Dostlarım bilir, şu hayattaki en büyük hobim, klasik otomobillerdir. Şöyle 50’li yıllara ait bir Amerikan’ın direksiyonuna geçtim mi derdi, tasayı, kasaveti unuturum.
En büyük keyfim de araçları kendi ellerimle güzelleştirip ait oldukları yıllara döndürmektir. Ağır işler için ise “mecburen” sanayi sitelerinin yolunu tutarım.
Gelin görün ki, yıllardır maruz aldığım “usta eziyeti” yüzünden bu hobimi noktalamaya karar verdim. Çünkü memlekette usta kalmadı. Pek çoğunun yerini dolandırıcılar, sahtekarlar, kazıkçılar aldı.
Dümdüz bir ön camı değiştirmek için bile İstanbul’un bir ucundan diğerine 8 camcı dolaştım. Harcadığım yakıt, camın parasını geçti. Yine de istediğim gibi olmadı.
Kapısında “Tamirci” yazıyor ama adam sök-tak’tan başkasına elini değdirmiyor. Yahu o kadarını, eli tornavida tutan herkes yapar. Ustalığın nerede kaldı senin? Servislerden randevu almak ise başlı başına mesele. (Vallahi Cumhurbaşkanlığı Ofisi’nden daha kolay randevu alınıyor)
Velhasıl bu usta milleti, çok sevdiğim hobimi elimden aldı. Hepsini Allah’a havale ediyorum!..
(Ben bu yazıyı yazarken bültenlere Aydın Nazilli’de ustalara defalarca gidip gelmesine rağmen aracını bir türlü tamir ettiremeyen bir kadın sürücünün otomobilini benzin döküp yaktığı haberi düştü. Otomobil ve ev tamiratında kötü tecrübeler yaşayanların kısa öykülerini bekliyorum. Belki bu köşeden bir imdat fişeği fırlatırız. E Mail: yuksel. [email protected] Facebook: Kukiaytug Instagram: Yukselaytug250863)
Türküler böyle yakılıyor
A Haber’de pazar günleri 11.30 sularında ekrana gelen Bir Türkünün Hikayesi programı hafta sonlarımın vazgeçilmezi haline geldi. Bu hafta da Sivas yöresine ait Celal Oğlan türküsünün acıklı öyküsü konu edildi.
40’lı yıllarda Altınyayla’nın Deliilyas Köyü’nde (Şimdi ilçe oldu) Celal ile Döndü birbirlerine sevdalanırlar. Ailelerin de onayıyla nişanlan yapılır. Celal, düğün masraflarını karşılamak için ilçedeki çimento fabrikasında gece gündüz toz duman içinde çalışmaya başlar. Geceleri de masraf olmasın diye açık arazide yatar. Hem yuttuğu çimento tozu hem de ayaz geceler yüzünden ciğerleri harap olmuştur. Bir de köyüne dönerken gölde buz gibi suyla yıkanınca fenalaşır.
Ertesi gün köyde düğün hazırlıkları başlamıştır. Gelin, telli duvaklı evden çıkmayı beklerken köye Celal’in cenazesi gelir. Bunun üzerine Döndü Gelin 104 kıtalık bir ağıt yakar. “Evlerinin önü yonca / Yonca kalkmış dam boyunca / Bu yoncayı kim biçecek? / Celal Oğlan olmayınca…”
İşte bu yüzdendir ki bizde türkü bestelenmez, “yakılır.” O yanık, ciğerden başlar, notalara uzanır…
Küfürmodasınahayır!
Küfürden tek kelime ile “nefret” ederim. Küfredeni sevmem, küfürlü ortamlardan her zaman uzak dururum. Sosyal medyadaki Öğretmenlersitemiz adlı platformda küfre karşı bir kampanya düzenlendiğini görünce hemen paylaşmak istedim. Bakın ne diyor öğretmenlerimiz:
“Sosyal medyada, okulda, evde, her yerde KÜFÜR ETME, ETTİRME… Küfür etmeden de konuşabilir, yorum yapabilir, hayatınıza devam edebilirsiniz. Küfür, basit ve zayıf insanların işidir. Karşısındaki insana mantıklı cevap veremeyen aciz insanların işidir küfür. Küfür modasına hayır!” Bu çağrının altına imzamı atıyorum.
Gaf kürsüsü
BBC, yayınladığı “Gazze: Savaş Bölgesinde Nasıl Hayatta Kalınır?” belgeselini apar topar yayından kaldırdıktan sonra bir de “Büyük hata ettik” diyerek özür diledi.
Zap’tiye
Amerika Körfezi’nde (Eski Meksika Körfezi) yeni bir yırtıcı balık türü keşfedildi.
Ne demiş?
“Bütçeniz bara uygun değilse gelmeyin. İnsanlar sizi iki saat dövmeye mecbur değil.” (Bir gece kulübünün kapısındaki “nazik” uyarı)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
14 Mart 2025SPOR
14 Mart 2025GÜNDEM
14 Mart 2025SPOR
14 Mart 2025SPOR
14 Mart 2025GÜNDEM
14 Mart 2025GÜNDEM
14 Mart 2025